Kilise, imanlılar topluluğuna verilen isimdir. Gerçek bir kilise Yeşua Mesih’e (İsa Mesih) iman etmiş kişilerden oluşur. Hristiyanlar, Mesih’in çarmıhta günahları için öldüğüne, üçüncü gün ise ölümden dirilerek ölüm ve günah üzerinde zaferini ilan ettiğine iman ederler. Kilise de bu iman temeli üzerine kuruludur. Dolayısıyla Yeşua’nın çarmıhta sağladığı bu kurtuluşu almış kişiler kiliseyi oluşturur. Efesliler 5:25 ayetinde Mesih’in kiliseyi sevip, kendisini kilisesi uğruna feda ettiği yazar. Dolayısıyla kilise dediğimizde imanlılar topluluğunu anlamamız gerekiyor. Mesih’in günahları uğruna öldüğü ve kurtardığı herkes kiliseyi oluşturur.
Kilise teriminden bahsederken bu hem Mesih’e iman edenlerin bir araya gelmesiyle oluşan yerel toplulukları anlamalıyız hem de geniş kapsamda düşünerek dünyadaki tüm Mesih imanlıların oluşturduğu tek beden olan kiliseyi anlamalıyız. Mesih’in kilisesi dediğimizde dünyadaki tüm imanlılar topluluğu olarak düşünebiliriz. Nitekim birçok küçük yerel kilise topluluğu dünyada yayılmış olsa da, aslında imanda hepsi tek bedenin üyeleridir ve evrensel kiliseyi oluştururlar.
Günümüzde maalesef birçok insan kilise dendiğinde bunu bir bina olarak düşünür. Oysaki Kutsal Kitap’a baktığımızda bina ile ilgili bir anlam ifade etmediğini görürüz. Binayı kilise olarak adlandırmamızın sebebi, içerisinde toplanan imanlılardır. Dolayısıyla aslında imanlıların toplandığı her ortam kiliseyi oluşturur. Bu toplanma amaçlı yapılmış bir kilise binası da olabilir, bir ev de olabilir. Hatta çatısı olmayan bir yer bile olabilir.
“Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus’sun ve ben kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek.”
İncil, Matta 16:18
İncil’de Matta 16:18 ayetinde Yeşua Mesih “Kilisemi kuracağım” vaadini vermişti. Nitekim kendisinin insanları çağırmasıyla ve kendinde toplamasıyla da kilise oluşmuştur. Üstelik kilise kavramı ve anlayışı İncil ile ortaya çıkmış bir durum da değildir. Eski Antlaşma’da da Tanrı’nın kendisine tapınan ve kendisine ait olan insanlardan oluşan topluluğa kilise olarak seslendiğini görürüz. Örneğin Yasanın Tekrar 4:10 ayetinde Tanrı’nın Musa’ya “Sözlerimi dinlemesi için halkı topla” dediğini okuruz. Eski Antlaşma’nın Grekçe metinlerine baktığımızda buradaki toplamak fiilinin Grekçe “ekklesia” olduğunu görürüz. İşte kilise terimi de Grekçe’deki bu kelimeden türemiştir. Ekklesia, çağrılmış ve topluluk anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla imanlılar topluluğunu tanımlarken kullandığımız kilise terimi tam bir ifade biçimi olmaktadır.
Kilise, Mesih’e aittir. Dolayısıyla herhangi bir millete, herhangi bir ırka veya dile ait olduğu düşünülemez. Kiliseyi oluşturan topluluk, Mesih’e iman eden kişilerden oluşur. Elçi Pavlus bununla bağlantılı olarak 1.Korintliler mektubunda şöyle yazmıştır “İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz edildik ve hepimizin aynı Ruh’tan içmesi sağlandı.” -1 Korintliler 12:13
Peki hristiyanlar neden kiliseye gidiyorlar? Yeşua Mesih’in ölümü, dirilişi ve göğe yükselişinin ardından Yeruşalim’de Pentikost Bayramı kutlanmıştı. Bütün Mesih İmanlıları da o gün orada toplanmıştı. Henüz yükselmeden önce Mesih öğrencilerine Kutsal Ruh’un gelişini müjdelemişti ve Yeruşalim’den ayrılmamaları gerektiğini söylemişti. İşte o gün orada dua ederlerken bu vaat gerçekleşti ve Kutsal Ruh oradaki imanlıların üzerine indi. O gün insanlar vaftiz olmaya başladı ve kilise topluluğu şekillendi. O günden beridir iman edenlerin oluşturduğu topluluk birlikte dua edip Tanrı’ya tapınmak amacıyla bir araya gelmektedir.